Züleyha Gülüm (27. Dönem Milletvekili); Birlikte Yol Almaya Devam Edeceğiz

 

Bir seçim dönemi daha geçti. Bu süreçte kadınlar talepleriyle alanlarda yerlerini aldılar. Partilerin hem kadın aday sayılarına hem de kadın politikalarına yönelik değerlendirmelerini eleştirilerini açıkladılar. Demokrasi mücadelesinin, kadın mücadelesinin, feminist mücadelenin verilebilme koşullarını bir nebze de olsa açabilecek bir sonuç almak için gece gündüz demeden çalıştık. Sadece seçimler ile ne kadın özgürlüğünün ne de demokrasinin gelmeyeceğini biliyorduk; beklentimiz kapı aralamaktı. Maalesef seçimden demokrasinin kapılarını aralayacak bir sonuç alamadık. Tümüyle anti demokratik bir seçim süreci yaşadık. Sadece seçim dönemi değil öncesinden başlayan sürecin kendisi, seçim kararının alınma biçimi, baskın seçim, %10 barajı ve diğer tüm fiili barajlar gözaltılar, saldırılar medyanın sadece iktidarın sesi olması, devlet olanaklarının tümüyle iktidar partileri tarafından kullanılması gibi daha birçok nedenle seçimin demokratik bir seçim olmadığı açıktır. Seçim sonucu olarak açıklanan oy dağılımının da gerçeği yansıtıp yansıtmadığı meselesi halen tartışılmaktadır. Seçim sandık güvenliği ülkemizde halen ciddi bir sorun olarak önümüzdedir.

Kadınlar açısından ise kazanımlarımızın geri alınmak isteneceği bir sürece girdik. Özellikle 7 Haziran sürecinden sonra daha belirgin olarak OHAL süreciyle birlikte iktidarın kadın düşmanı politikaları ile karşı karşıya kaldık. Tüm kazanımlarımıza yönelik hem yasal düzenlemelerle hem de fiili uygulamalarla bir saldırı başlatıldı. Kadın erkek eşitliğine inanmayan, kadın erkek eşitliği fıtratımızda yoktur diyen bir iktidar elbette ki kadın kazanımlarına da saldıracaktı. Daha seçimden bir hafta geçmişken bu yönlü tartışmalar başlatıldı. Yeniden hadım yasası, beraberinde idam tartışmaları ve yine zinanın suç olarak kabul edilmesi tartışmaları gündeme sokuldu. Erkek egemenliğini tüm sistemler ile birlikte sürdüren iktidar, kadın meselesini çözecek olan erkek egemenliği ile mücadeleyi önüne koymak yerine hadım yasaların önümüze getiriyor. Tecavüz ya da cinsel saldırı ne bir hastalık ne de bir sapkınlıktır. Kaynağını erkek egemen sistemden, erkek cinselliğinin yüceltilmesinden alır. Erkek egemenliği ile hem yasal düzenlemelerle hem tüm toplumsal düzenlemelerle mücadele etmediğiniz sürece erkekliği yücelttiğiniz, kadın kimliğini aşağıladığınız sürece tecavüz de, cinsel saldırı da kadına yönelik şiddette devam edecektir.

Özellikle kadınlara yönelik suçları kullanarak işi idam tartışmalarına götürmek politik meselelerde muhalefeti daha da susturmaya yönelik adımlardır. İdam tartışmalarını buralardan başlatarak toplumda meşruiyet kazanma ve bunun üzerinden muhalefeti susturmaya yönelik adımlardır.  İktidar ve onun yanında bulunanlar ağızlarını her açtıklarında kadınlar aleyhine erkek tavırlarıyla konuşuyorlar. Kadınların evlere hapsolmasını, şiddetle baş başa yaşamalarını, seslerini çıkarmamalarını, önemli olanın aile kurumu olduğunu söylüyorlar. Seçimden önce bize müjde diye sunulan Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı’nın, Çalışma ve Sosyal Politikalar Bakanlığı ile birleştirecek olması da kadını yok sayma politikalarından biri. Zaten Kadın ve Aile Bakanlığı iken bakanlık isminden kadın kısmı atılmış Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığına dönüştürülmüştü. Şimdi de tümüyle ortadan kaldırarak kadınları yok sayıyorlar.

Yine seçimden önce kadınların yıllarca mücadele ederek sokaklarda, evlerde, adliyelerde direnerek elde ettiği tüm yasal düzenlemeleri geri çekmeye çalıştılar. Evlilik birliği içinde edinilmiş malların ortaklığını ortadan kaldırmak, kadınlara boşanma sonrası bağlanan nafakanın   sınırlı olması gerektiği, tecavüz eden sanık ile evlilik olması halinde tecavüzcünün ceza almaması gerektiği gibi bir takım yasal düzenlemeleri önümüze koymaya çalıştılar. Muhtemeldir ki önümüzdeki süreçte yeniden gündeme alacaklar.

Kadınların mücadelesi ne sadece mecliste ne sadece sokakta ve sadece adliyede ne de işyerlerinde. Bir bütün olarak yaşamın her alanında, siyasetin her alanında mücadele ediyoruz.

Meclis, kadın mücadelesinin, feminist mücadelenin sözünün taşındığı, duyurulduğu bir alan. Aynı zamanda tüm kadın feminist örgütlerin yasal düzenlemelerde müdahil olmasını sağlamamız gereken, kadın lehine yasal düzenlemeler yapılması için zorlayacağımız bir mücadele alanı. Seçim sonrası oluşan mecliste kadın vekil sayısının düşüklüğü ortadadır. Dünyanın, Türkiye’nin yarısını oluşturan her alanda çalışan, emek harcayan kadınların temsili en az %50 olması gerekir iken 600 vekil içinde sadece 104 kadın vekil olması düşündürücü.

HDP dışındaki siyasi partiler kadın vekil sayısını çok az tutmuş, tabanda kadınların yoğun çalışmasına rağmen üst kademelere gelince kadınlara yer vermemiştir. Bu konuda en yüksek sayı Halkların Demokratik Partisi’nde olmuştur 26 kadın vekil ile meclisteyiz. Ancak bu sayı bizim açımızdan yeterli değildir. %50 kadın kotası uygulayan, kadınlar lehine pozitif ayrımcılık ilkesini kabul eden bir parti açısından sayı düşüktür. Sonuçta HDP de karma bir yapıdır. Erkekler ile tüm toplumsal sorunlarda birlikte yürüsek de kadın mücadelesinde aynı saflarda değiliz. Partimizdeki erkeklerle ve erkek egemenliği ile mücadelenin sürekli olduğunun farkındayız. Boşluk bıraktığımız her noktada erkeklerin alanı kendi lehlerine dolduracaklarını biliyoruz. Halkların Demokratik Partisi kadın meclisleri olarak çok daha fazla örgütlenmeyi, kadın dayanışmasını güçlendirmeyi, kadın tarzı siyaseti yaratmayı önümüze koymamız gerektiği açık.

TBMM’de asgari temel ilkeler çerçevesinde bütün kadın vekillerle birlikte yol almanın doğru olduğunu düşünüyorum. Erkek egemenliği; hangi sınıftan, hangi görüşten olursa olsun her kadının kadın olmaktan kaynaklı ezilmişlerinin ortak olması bizi bir potada birleştirebilir. Kriterimiz kadınlar lehine politikalar üretmek, kadın sorununa doğru bir perspektiften yaklaşmaktır.

Önümüzde zor bir süreç olduğu açık ama kadınların mücadelesi her zaman her koşulda sürdü. OHAL ilan edildiğinde ilk sokağa çıkanlar da, sonrasında sokakları dolduranlar da kadınlar oldu. İktidarın kadın kazanımlarına yönelik her saldırı girişiminde kadınlar sokaklardaydı. Kürtaj hakkının yok edilmesi, tecavüzcü ile evlendirme yoluyla tecavüzcünün cezadan kurtarılması girimlerine karşı direndik ve yasal düzenleme istekleri geri çekilmek zorunda kaldı. 8 Mart ve 25 Kasım’da gerçekleştirilen yürüyüşlerle, sokakları en kalabalık şekilde doldurduğumuz, taleplerimizi, tepkilerimizi haykırdığımız günler oldu. Sokakları, meydanları doldurmaya, her konuda sözümüzü söylemeye, Mecliste, okullarda, işyerlerinde, evlerde söylemeye ve taleplerimiz için mücadele etmeye devam edeceğiz.

Mücadelemiz birlikte yol aldığımız sürece büyüyecek. Bir bütün kadın hareketi ve feminist hareketle dayanışma içinde olmanın, birlikte mücadele etmenin asıl olduğunu biliyoruz. Her bir kadının, her kadın örgütünün, her feminist örgütün, feministlerin verdiği mücadelenin toplamda ortaya çıkardığı şeyin önemli olduğunu, yan yana olduğumuzu, dayanışma içinde olduğumuzu biliyoruz. HDP’nin kadın meclislerini bu mücadelenin bir parçası olarak görüyoruz. Erkek egemenliğini yok edecek şey kadınların birlikteliği ve dayanışmasıdır. Yaşasın kadın dayanışması!

PAYLAŞ