Kürt Halkının İradesini Beyan Etmesi İçin Yapılacak Referandum Meşrudur!

Halklar ve inançlar mozaiği olan Ortadoğu’da, Irak’ın Kuzey’inde yapılacak bağımsızlık referandumu üzerinde büyüyen tartışmalar, çeşitli kesimlerin demokrasiye ve halkların iradesine yönelik tutumlarını bir kez daha ortaya koyması bakımından ilgi çekicidir. Bölgemizde bu sıcak gelişme yaşanırken, bir Avrupa ülkesi olan İspanya’da da Katalanların bağımsızlık referandumunun da bir başka coğrafyada benzer tartışmalara yol açtığını görüyoruz.

Öncelikle belirtmek isteriz ki, halkların bağımsızlık da dâhil bütün meşru taleplerine saygı göstermek gerekir. Bölgedeki gelişmelerin artık Suriye savaşının başladığı günlerdekinden önemli farklılıklar gösterdiği/göstereceği bir sürece girdiğini bilerek; artık bölgede Kürtler’siz bir gelecek olmayacağı/olamayacağını kabul üzerinden herkesin barış eksenli bir bölge siyasetine yönelmesi gerektiğini düşünüyoruz.

Yapılacak referandumun, Kürt halkının meşru taleplerini yıpratmayacak ve bölgedeki diğer halklarla karşı karşıya gelinmesine olanak vermeyecek bir düzlemde ele alınması ve tarafların bu sorumlulukla davranması gerekmektedir. Referandum kararının ve bu kararın karşısında çeşitli pozisyonlar ifade edenlerin bu süreçte, bölgedeki çeşitli etnik, kimlik ve farklı inançlara sahip halkların demokratik birlikteliğine zarar vermemesi, aksine sürecin barış eksenli ve demokratik bir Ortadoğu’nun şekillenmesine katkı sağlaması da önemli beklentilerimizden biridir.

Referandumun zamanlaması ve onu gündeme getiren Kürt hareketinin siyasal bağlamdaki nitelikleri üzerine birçok şey söylemek mümkün olmakla beraber bütün bunları, yapılacak referandumun bölge halkları için demokratik zemini güçlendirecek bir araca dönüşmesinin önünde bir engel olarak görmüyoruz.

Doğası gereği Kürt sorunu, başta orta doğu ülkeleri olmak üzere birçok ülkeyi ilgilendiren ve kapsayan uluslararası bir sorundur. Kürt sorunun bu özelliğinden dolayı da referandum sürecine birçok ülke müdahale etmeye çalışmaktadır. Türkiye ve onun gibi bazı ülkeler ise, Kürtlerin söz konusu adımını bölgedeki çatışmaları derinleştirmenin bir aracı haline getirmeye ve bölge devletleri arasında Kürt düşmanlığı üzerinden bir ortaklık zemini yaratmaya çalışmaktadırlar.

Bu noktada bölgede bir Şii-Kürt gerginliği ve daha da kötüsü bu halklar arasında bir çatışma da körüklenmek istenmektedir. Orta doğudaki halkların birbiriyle savaşmak yerine olası sorunları dayanışma ve barış içinde müzakere yoluyla çözmeleri bölgede barışın oluşması ve güçlenmesine katkı sağlayacaktır. Türkiye’nin de, bölgedeki ezilen halkların kendi gelecekleri için irade ortaya koymalarını kendisi için tehlike olarak görmekten vazgeçmesi gerekmektedir.

Kürt sorununun uluslararası çözümü üzerine laf kurulurken sırf ABD’nin veya başka diğer güçlü devletlerin bölge politikası üzerinden soruna bakmak, reel gerçeklikten uzak bir noktaya savrulmayı da beraberinde getirmektedir. Daha da kötüsü, halkların kendi kaderleri üzerine söz söyleme hakkını emperyalizmin mutlak yenilgisinin yaşanacağı güne ötelemek gibi yaklaşımlar, bu sorunun eşit haklar temelinde çözümüne gönülsüzlüğü içinde barındırmaktadır. Kürt sorunun statü temelli çözümüne veya Kürt halkının meşru taleplerine, devletlerin “toprak bütünlüğü” penceresiyle yaklaşmak ise Türkiye’deki solcular, sosyalistler, demokratlar için, tarihsel olarak düşülebilecek en geri ve en devletçi tutumu ifade etmektedir.

Yeşil Sol Parti olarak;

Irak Kürdistanı’nda 25 Eylül’de yapılacak referandumu, Kürt halkının kendi geleceğiyle ilgili ortaya koyacağı iradeye karşı durarak değil, muhtemel sonuçlara ve olası yeni çatışma ihtimallerine karşı, müzakere temelli ve barış eksenli bir yolla çözüm bulunması gerektiğini düşünüyoruz. 25 Eylül referandumunun, bölge halkları arasında eşit haklar temelinde gelişecek barışa ve demokrasiye katkı sağlamasını umuyor, Ortadoğu’nun demokratik geleceği için Kürtler ve bütün Ortadoğu halklarını selamlıyoruz.

Türkiye’nin yeni bir Ortadoğu şekillenirken, bölgenin demokratik güçlerini destekleyen politikalara yaklaşarak, içerideki Kürt meselesine bağlı kaygılarından arınarak, Kürtleri ve bölge halklarını dost görerek kucaklaması gerektiğini ifade etmek istiyoruz. Türkiye’nin iç barışı artık bölge barışı ile ele alınmak zorundadır. Bu anlamda yeniden gündeme gelen sınır ötesi harekata olanak veren teskerenin geri çekilmesi ve Türkiye’nin Ortadoğu halkları için müzakerenin, barışın ve demokratik bir geleceğin başat taşıyıcılarından olması gerektiğini hatırlatmak istiyoruz.

22 Eylül 2017

Eylem Tuncaelli – Naci Sönmez

Yeşiller ve Sol Gelecek Partisi Eş Sözcüleri

PAYLAŞ